29 Kasım 2013 Cuma

28 Eylül 2013 Cumartesi

SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖZLEM YILMAZ


SUNUCU GAZETECİ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÖZLEM YILMAZ


ÖZLEM YILMAZ, SUNUCU ÖZLEM YILMAZ, SHOW TV, GAZETECİ, YAZAR,SUNUCU


23 Eylül 2013 Pazartesi

“Bilgi domatesin bir meyve olduğunu bilmektir.

“Bilgi domatesin bir meyve olduğunu bilmektir. Bilgelik ise onu meyve salatasına koymamaktır.”

Biri sana meyveyi ciğniyerek ikram etseydi hoşuna gider miydi?

Çırak yakınıyormuş;
Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun...
Usta cevap vermiş;
Biri sana meyveyi ciğniyerek ikram etseydi hoşuna gider miydi?

Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler var.

Varlık elde etmek için yokluk gerek.
Mimar ev yapmak için boş arsa arar.
Marangoz ahşap işi yapmak için ham tahta arar.
Saka su satmak için susuz ev arar.
Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler var.

“Politika ve aksiyon adamlarının en zayıf yanı, düşünce adamını küçümseyişleridir.”

“Politika ve aksiyon adamlarının en zayıf yanı, düşünce adamını küçümseyişleridir.”

Cemil Meriç

"Yapraksız kaldım diye gövdeni kestirme, zira bu işin baharı var."

"Yapraksız kaldım diye gövdeni kestirme, zira bu işin baharı var."

Mevlana Celaleddin Rumi

"Gerçek kimliğin, kendinden başkalarına anlatamadıklarındır."

"Gerçek kimliğin, kendinden başkalarına anlatamadıklarındır."

Zata

13 Eylül 2013 Cuma

Erdem, ruhun güzelliğidir.

Erdem, ruhun güzelliğidir.

Yanında başkasını ayıplarıyla anan bir kimsenin senden teşekkürle bahsedeceğini zannetme.

 Yanında başkasını ayıplarıyla anan bir kimsenin senden teşekkürle bahsedeceğini zannetme.

SÖYLEDİĞİNİN ARDINDA DURMAZSAN, ARDIMDA KALIRSIN...

SÖYLEDİĞİNİN ARDINDA DURMAZSAN, ARDIMDA KALIRSIN...

MERHAMETTEN MAHRUM OLAN, HER TÜRLÜ HAYIRDAN MAHRUM OLUR...HZ. MUHAMMED(SAV)

MERHAMETTEN MAHRUM OLAN, HER TÜRLÜ HAYIRDAN MAHRUM OLUR...HZ. MUHAMMED(SAV)

KÜLTÜR DEĞİŞEBİLEN ORTAK DEĞERLERDİR...

KÜLTÜR DEĞİŞEBİLEN ORTAK DEĞERLERDİR...
KÜLTÜR ÖĞRENİLİR,
KÜLTÜR AKTARILIR VE SÜREKLİDİR,
KÜLTÜR KURALLAR SİSTEMİDİR,
KÜLTÜR BÜTÜNLEŞTİRİCİDİR,
KÜLTÜR ÖĞELERİ ARASINDA BİR UYUM VE AHENK VARDIR

BAZI İNSANLAR SİNİRLENİNCE KIRMIZI BAŞLIKLI KIZA ELMA VEREN CADIYA BENZİYOR.... :)))

BAZI İNSANLAR SİNİRLENİNCE KIRMIZI BAŞLIKLI KIZA ELMA VEREN CADIYA BENZİYOR.... :)))

GENÇLER SEYİRCİ DEĞİL OYUNCU OLMALI. VE DE SAHA DA OLMALI....

GENÇLER SEYİRCİ DEĞİL OYUNCU OLMALI. VE DE SAHA DA OLMALI....

8 Eylül 2013 Pazar

SOSYAL MEDYA=DÜŞÜNCE GÜMRÜĞÜNÜ KALDIRDI!...


 
Sosyal Medyaya burun kıvırma!!!


Sosyal Medyanın doğru ve hümanist kullanıldığında kariyer ve yaşam başarımızı nasıl arttırabileceğinden bahsedeceğim…

Ülkemizde ve Dünyada hızla gelişen sosyal medya merakı, her geçen gün bilinçli bilinçsiz kullanıcıyla artmaktadır. Anlık kullanımlar, yanlış kullanımlar göstermelik kullanımlar, amacını bilmeden kullanımlar son günlerin modası.

Ticari anlamda bakıldığında ise; Günümüzde firmalara web sitesi zorunluluğu getirildi, Sağlık Bakanlığı dahi 2013-2017 strateji planında sosyal medyaya ciddi bütçe ayırdı. Bu mecrada yepyeni bir planlama ve ekonomi anlayışı doğdu. Birçok insan internet üzerinden hayatını geçindirmeye başladı. E.ticaret siteleri kuruldu ve çok kısa sürede, bu sitelere milyon dolarlık yatırımlar yapılmaya başlandı.

Yeni çalışma sahaları açıldı hatta üniversitelerde fakülteler, bölümler, ve meslek yüksek okulları açıldı…

Peki nasıl sosyal medya bu kadar hızlı ilerledi?

İnsanların birbirinden etkilendiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır…

Sosyal Medyada, insanların bu özelliğini internete taşıyarak başarıya ulaşmış bir oluşumdur.

Örneğin facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg insanların DNA’sını çok iyi gözlemliyor artı bunu fırsata çevirmeyi de çok iyi biliyor. Mark Zuckerberg 1984 doğumlu ve bu büyük işleri başardığında daha 22 yaşındaydı. Dünyanın en büyük sosyal ağını kurarak, dünyanın en zengin genci oldu.

Konuyu raporla desteklemek gerekir ise comscore’un son verilerine göre Türkiye Avrupanın 6. En büyük internet kullanıcısı konumunda.(Avrupa kıtasında toplam 64 ülke var) Raporu incelemeye devam ettiğimizde Türkiye’de bugün 32 milyon facebook kullanıcısı, 8 milyon civarında twitter kullanıcısı var. Bu kişilere bu rakamlara ulaşabilmek ise sizin veya işbirliği yaptığınız sosyal medya ajansınızın elinde…

İşte bu gücü doğru ve etkili biçimde kullanmak istiyorsanız mutlaka;

Obama örneğini bir okumamız gerekiyor çünkü Obama 50’lili yaşlarda Mark Zuckerberg’ün ortağı Chris ise 22 yaşındaydı. ABD Başkanlık seçimleri için Obamaya sosyal medyayla ilgili danışmanlık yapıyor, strateji geliştiriyordu… Yani koca adam, delikanlıya itimat ediyordu.

Obama, 2008 seçim kampanyasında sosyal medyayı şüphesiz en iyi kullanan başkan adayıydı. Sosyal medya ekibini kurdu ve sosyal medya stratejilerini geliştirdi.

Ana kampanyayı gençler üzerinden kurguladı… Bu gençlere nasıl ulaşacağını çok iyi biliyordu. Çünkü gençler televizyon izlemiyor, gazete, dergi okumuyordu.

O zaman sosyal medya üzerinden iletişime geçti…

Sosyal medyanın bilincinde olan Obama, bu gücü kullanarak, örgütleyerek dünyadaki en büyük sosyal medya başarısına imza attı. Ve kampanyanın sonunda ABD başkanı seçildi.

Peki Obama ne yapmıştı ve nasıl yapmıştı?

Sosyal Medyada gençlerin dikkatini çekmeyi başardı, gençleri interaktif olarak seçim sürecinin içine kattı. Gençlerde kendilerini, politikanın bir parçası olduklarını hissetti. Ve aktif siyasetin içinde oldular ve de kendilerine söz hakkı verildi. Obama, diğer sosyal ağları da çok etkin kullanıyordu. Gençleri mail, sms, broşür, reklam, stand etkinlikleriyle de yalnız bırakmıyor ciddi bir network oluşturuyordu.

Obama’nın facebook sayfası günümüzde 34 milyona ulaştı. Doğru çalışmalar yürüttü ve halka gerekli güveni verdiği için halk da onu destekledi. Amerika da özellikle genç kesim, siyaset ile yeterince ilgili değildir.Büyük bir kısmı oy kullanmaz. Oysa Obama, rakiplerine oranla sosyal medyayı daha başarılı kullandı. Aslında Obama, bu sureci birlikte yürüttüğü Chris ile iyi bir satış pazarlama tekniği uygulamıştı.

Ayrıca ülkemizde de sosyal medyayı en samimi kullanan Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün olduğu kesin. Görüşlerini kendi yazıyor, ailesiyle ve protokolle olan fotoraflarınıda bizzat kendisi paylaşıyor.

Artık günümüzde takipçiler sosyal medyada samimiyeti yakalıyor. Kim baştan savma yazıyor, kim gerçekten samimi fikrini paylaşıyor, kim reklam için kullanıyor, okuyucu bunu fark ediyor…

Sosyal Medya, ülkeler arası “Düşünce Gümrüğünü” kaldırdı. Sınır yok.  Türkiye de yazıyorsun Çin’de Türkçe bilen cevap veriyor. Yani dünya burada evrensel bir kent oldu.

Konuyu toparlamak gerekir ise; facebook, twitter sayesinde halk kendisini daha güçlü hissediyor. Ve kısa sürede örgütlenebiliyor.

Peki facebook, Twitter ve diğer sosyal mecralar daha çok hangi ülkeleri sarsıcak?

Tabii ki halkına baskı yapan, düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünü sınırlayan ülkeleri sarsacaktır. ABD, AB gibi demokrasinin yerleşik olduğu ülkelere bakın…

Bir facebook, twitter tartışması daha basit daha yüzeysel geçiyor.

Benim düşüncem,

 Sosyal medya; Ülkesinde Sendikaları, Sivil toplum kuruluşlarını, Dernekleşmeyi, Mesleki Dayanışmayı, Gençleri ve Üniversiteleri engelleyen ülkeleri sarsıcak.

Ayrıca sosyal medya 2023 içerisinde ahlaki dejenerasyon yapacağı ve bilinç altını şimdiden bozduğu için psikolojik olarak da yorması aşikar.

Son olarak, en önemlisi sosyal medyanın açtığı yaraları, oluşturacağı enkazları iyi takip etmek ve çözüm üretmek gerekiyor. Netice, sosyal medya, kötü amaçlı bir oyuncak olmamalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

16 Şubat 2013 Cumartesi

SUNUCU ÖZLEM YILMAZ "ÖMRÜN, ÖMRÜME NASİP OLSUN"...

Ömrün, Ömrüme Nasip Olsun…

Kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hareket etmek gerekir… Sevmek inanmaktır.
Sevmek yaşamaktır. Sevmek sevdiği olabilmektir. İki kalp, iki gönül yoktur sevgide. Bir tane kalp, bir tane yürek olunur. Sevmek kesinlikle;“ milyar nüfuslu Dünyada bir başına kaldığını düşünmemektir”.

Kısacası sevginin de kişiden kişiye değişen dilleri, renkleri vardır. Sevginin ve sevgi dillerinin tohumları küçük yaşlarda atıldığı için, çocuğa sevginin ve sevgiyi ifade etme yollarının öğretilmesi gerekir…

Bir insanın, kendisine gösterilen sevgiyi algılayıp algılamadığını da, sevgi dili belirler. Mesela sevgi dili hediye almak olan bir kadın, eşine sevgisini ifade etmek için ona hediye alır. Erkek ise eşini sevdiği halde ona hediye almazsa, kadın sevilmediğini zanneder. Aynı kadın, aslında eşinin sevgi ifadesi olan onay sözcüklerini ise, iltifat olarak değerlendirebilir. Annesi babası tarafından dokunularak sevilen bir kişi, evlendiğinde fiziksel temasla sevilmeyi ister. Bu onun sevgi dilidir.

Şheaksper’in bir diyoloğu şöyledir “Kocam beni seviyor mu?” sorusunun cevabı, “Senin için yaptığı fedakârlıklara bak” şeklindedir = sevgi dili. Eşler sadece eşinin kullanacağı bir hediye alarak, hem kendinden hem de hediyenin fonksiyonelliğinden fedakârlık yaparak sevgisini gösterebilmelidir.

Eşinizle sizin sevgi dilleriniz farklıysa…

Karşı tarafın sevgi dili, fiziksel temas, hediyeleşmek, beraber zaman geçirmek, açık iletişim kurmak vs’den hangisiyse o dili fark ederek, o yoldan ilerlemek gerekir. Seni seviyorum’la sonuç alamayan eş b planına geçmelidir. Evlilik yüz kapılı saray gibidir, biri kapalıysa diğerleri mutlaka denenmelidir. Sevgi bazan sözle ifade edilemiyorsa davranışlardan çıkarsama yapılmalıdır.

Sevgi beyinsel bir ihtiyaçtır.

Sevgiyi yaşama biçimi, kadın ve erkek fıtratına göre değişir. Erkek sevgisini cinsellikle birlikte yaşamak isterken, kadın cinsellikten ziyade göz temasına ya da fiziksel temasa öncelik verir. Erkeğin, cinsellik olmadan eşine sarılarak yatması, onunla göz teması kurması, “seni seviyorum” demesi, iltifat etmesi ve güzelliğini övmesi, kadınlar açısından önemli sevgi gösterme biçimleridir ve eşler iletişimde sevginin canlı tutulması için gereklidir. Çünkü insanın fıtratında bulunan sevgi beslenmezse, eşler arasındaki uyum ve iletişim ne kadar sağlıklı olursa olsun, zamanla körelir.

Nasıl ki bedenin giyeceklere ihtiyacı varsa, beynin de duyguları düzenleyen alanlarının sevgiye ihtiyacı vardır. Bu alanlar sevgiyle beslendiği için, sevgi olmadığı zaman beyinde bir boşluk hissi oluşur ve kişi sevilmediğini düşünür. Bu da kişinin yanlış adımlar atmasına, depresif bir ruh haline girmesine ve farklı arayışlara yönelmesine neden olur = duygusal ihmal. Erkek, eşini sevdiği halde ona sürekli ters davranıyor, bağırıp çağırıyorsa kadında sevilmediği şeklinde bir düşünce gelişir. Kadın sevildiğini bilse bile, kaçınılmaz olarak zamanla güvensizlik duymaya başlar.

Bu yüzden gerçekten sevdiğimizde haykırmalıyız bu iki sözcüğü. Ve “Seven sevdiğine,sevdiğini söylesin”… Hz. Muhammed (s.a.v.)